18 Şubat 2009 Çarşamba

Chavez'le Devam


Uh! Ah!
Chavez no se va!

15 Şubat gecesi tüm Venezuela bu bu ritme tempo tuttu. Daha doğrusu Venezuela’nın bugünkü referandumda Si diyen %55 çoğunluğu.
Bizim deyişimizle, Hu - Ha, Çave no se va, yani kısaca Chavez Gitmiyor!

Belki referandumda oya sunulan konu çok önemli gelmeyebilir bize. Venezuela’da seçimle gelen her yönetici (devlet başkanı, eyalet valisi, milletvekili, belediye başkanı) sadece iki kez aynı göreve seçilebiliyordu. Referandumda bu kısıtlamanın kaldırılması oya sunulmuştu, %55 çoğunlukla kabul edildi. Üstelik Chavez karşıtı olan neredeyse tüm özel medya, büyük sermaye kesimi ve onların taraftarlarının tüm çabalarına karşın.
10 yıldır iktidarda olan Chavez ve partisi PSUV, Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi, bu sürede ülkeye çok şey katmış. 20.yüzyılın neredeyse tamamı boyunca ABD güdümündeki baskıcı yönetimlerle idare edilen Venezuela, neredeyse Arabistan’ın şeyhleri kadar zengin petrol yataklarına sahip. Chavez öncesinde ülkenin petrol zenginliği on yıllar boyunca kuzeyin zengin ülkelerinin şirketlerince işletilmiş, elde edilen zenginliğin ülkede kalan kısmını da belirli bir sosyal sınıf arasında paylaşmış.

1998’de Chavez iktidara geldiğinde BM ölçütlerine göre Venezuela’da yoksulluk ve aşırı yoksulluk oranı %51’miş. 10 yıllık Chavez iktidarından sonra bu oran bugün -yine bağımsız kaynaklarca elde edilen verilere göre- % 28,5’a düşmüş. Petrol zenginliğinin yeniden paylaşımı ve bu arada bilhassa enerji sektöründe yapılan devletleştirmeler haliyle büyük sermayenin pek hoşuna gitmiyor. Dolayısiyle kuzey yarımkürenin zengin ve güçlü ülkeleri de Chavez’e pek sıcak bakmıyorlar. Örneğin geçtiğimiz hafta bir ABD milletvekili kendi parlamentosuna bir önerge vererek Venezuela halkının artık Chavez’den kurtulması gerektiği, ABD parlamentosunun da Venezuela halkının Chavez’in demir yumruğundan kurtulma mücadelesini desteklemesi gerektiğini bildiriyordu.




Venezuela’da basın ve televizyonlar ağırlıklı olarak özel sektörün büyük sermayesinin elinde. Ülkede Chavez’e en büyük muhalefet de medyadan geliyor. Üstelik dürüst haberciliğin yanından bile geçmeyen bir medya bu. En büyük destekçileri de yine kuzey yarımkürenin NY Times, Newsweek, The Economist, WSJ gibi “saygın” yayın organları.. Ama bu arada ülkemiz basının “amiral gemisi” olan gazetenin de Chavez’i bu referandum sonrası “diktatörlük yolunda” olarak göstermesi bizlerin bu konuda ne denli kıt bilgi sahibi olduğumuzu ve başkalarının süzgecinden geçmiş taraflı yorumlara ne kadar açık olduğumuzu gösteriyor.

Venezuela’da geçirdiğimiz -şimdilik- bu iki hafta bu ülkede diktatörlük olmadığını bize çok açık gösterdi. Belki Chavez -sosyalist- bir reform yapmak istiyor, belki ülkede bir yeniden bir paylaşım programı uyguluyor olabilir. Bunlardan zarar görecek kesimler veya bu siyaseti desteklemeyen önemli bir halk kesimi var . Ama diktatörlükten bahsetmek için art niyetli olmak gerekir bizce. Venezuela’da çok ciddi demokratik bir seçim sistemi var ve halk haklarını sonuna kadar kullanıyor. Nitekim 2 ay önceki yerel seçimlerde Chavez karşıtı bir çok vali ve belediye başkanı seçimi kazandı.. Bu referandumdan önce de Chavez sonuçlara kesinlikle saygı göstereceğini açık ve net tekrar etti.




Bu ülkedeki iki haftamız boyunca gerek Caracas’ta gerekse Merida’da hem Si, hem de No yanlılarının, bazen aynı meydan ve sokaklarda özgürce gösteri yaptıklarını izledik. Üzerlerine beyaz boya ile kocaman Si veya No yazılı binlerce , kimi yepyeni, araba gördük. Bir tanesine bile zarar verilmemişti.. Bu ortamda dikatörlük veya herhangi bir baskı rejiminden söz etmek açıklanabilir bir şey değil haliyle.
Burada izlediğimiz kadarı ile Venezuela dünyanın belki de en güçlü ve bağımsız seçim kuruluna sahip. CNE, yani ulusal seçim kurulu 1999 yılında yeni baştan oluşturulmuş. Devletin hiçbir organının güdümünde değil. Bilgisayarlarına kimse erişemiyor. Bu nedenle de Venezuela’da 10 yıldır seçimler, öncesi ve sonrası ile -hele bu kıta için- sakin ve dürüst geçiyor. Nitekim Chavez’in zaferinden sonra %45 gibi önemli bir rakam yüzde elde etmiş olan muhalefet sonuç hakkında herhangi bir itirazda bulunmadı.

Merida’da Chavez taraftarlarının kutlamalarını izledik. Belki Caracas’ta bu kutlamalar daha ateşli geçti. Ama Merida’da, yüzlerce arabalık konvoylara rağmen, kutlamalar bir Türk futbol takımının Avrupa’da üçüncü sınıf bir Norveç takımını eledikten sonra yapılacak kutlamalara göre durgundu. Bir iki havai fişek dışında silah atanı da görmedik!

Caracas’ta tanıştığımız Alman asıllı bir Venezuela’lı keskin bir Chavez karşıtı idi. Ve seçimlerde kendilerine şans dilememizi istiyordu. Üst gelir grubuna ait bu Caracas’lıya hak vermedik değil. Çünkü Venezuela’da suç oranları yüksek, sokaklarda güvenlik Caracas’ta geceleri sıfıra iniyor neredeyse. Ülkede enflasyon %30’larda seyrediyor. Ama bunların nedeni bize göre Chavez değil. 1998 öncesinde Venezuela 20 yıllık bir kaos dönemi geçiriyor ve özellikle yoksulluk o dönemde tırmanışa geçiyor. Bunun nedenleri de -tahmin edileceği gibi- 1989 sonrası uygulamaya geçirilen küreselleşme ve dışa açılma politikaları. Ama aradan 20 yıl geçtikten sonra o günleri hatırlamak zor tabii. Chavez ise burada ve kırmızı gömleği ile her yerden görülebiliyor; üstelik de sosyalizmden bahsediyor ve yoksul mahallelere para akıtıyor. Dolayısıyla sorumlu o!

Görünen o ki, Venezuela daha bir müddet mücadelesini sürdürecek. Petrol fiyatının düşmesi orta vadede Chavez’i zorlayacak. Ama şimdilik kutlamalar sürüyor ve insanların çoğunluğu gelecekten yana umutlu. Üstelik sağ muhalefet de halkın çoğunluğunu ikna edebilecek bir politika seçeneği sunmuyor, bunun ötesinde güven de telkin etmiyor.

Yani, Il Commandante se queda!


Secim kutlamalarindan ilk goruntuler
Posted by Picasa